Salı, Mayıs 15, 2007

"mutlu olmak varken şu dünyada....."

"Happiness is an illusion; only suffering is real.""Mutluluk bir ilüzyondur; sadece acı gerçektir" Bu sözü okuduğumda aklımdan geçenleri yazmıştım bir kenara, şöyle yazmışım:

Bizlerin hayatındaki asıl sorun, hayale inanılıyor olması. Ya da kendi yarattığımız gerçekliğimiz ile varolmanın asıl gerçekliğinin devamlı çatışıyor olması.



En büyük hayal ise mutlu olmak, devamlı bir mutluluk. Bu, bizlere öğretilen, bize işleyen -aslında- dayatılan bir zihinsel yapıdır ve sonuç olarak genelde otomatik bir refleks olarak tezahur eder. Hazırda bulunan ve hiç değişmeyecekmiş gibi, hiç kımıldamayacakmış gibi benliğimize oturmuş bir zihinsel aktivitedir. Hazırda duran bu tavır, bu zihinsel bağnazlık tam bir kafa keyfidir. Çünkü bunun aksini uygulamayı becerebilmek bir kenara, düşünmek bile hiç de kolay değildir. Bu zorluk yanında, bahsi geen zihinsel sabitlik en sağlam sığınaktır.



Kendimizi bunun gibi,  en uzununundan tutun, en incesine kadar bir çok perdenin arkasına itiyoruz, (ve tabii itiliyoruz da). Ama bu durumun daha korkunç br yanı, bunu görmeye başlamak ama o perdeleri kaldırmanın yolunu bilememek ya da bu arayışı yaşamak ve hatta bunu bile bile çaresizce perdeler eklemeye devam etmektir .



Bir de bu perdelerin varlığının birden görünmesi ve hemen ortadan kaybolması durumu var. Sanki bir ışık parlaması gibi.İleri atılan bir adımın hemen geri çekilmesi hali.


işte, yukarıda yazdığım bu ve bunun gibi sözleri okuduğumda zihnimdeki ışığı biraz daha uzun süre açık tutacak enerjiyi, kuvveti kendimde bulabiliyorum. Bu da, yukarıda bahsettiğim çaresizlik stresini azaltan bir his.



Not: bu yazının başlığı, Ezginin Günlüğü grubunun bir parçasındandı. Ben bu sözün ilk anlaşılan şekliyle yanlış olduğunu düşünürüm. "mutlu olmak varken"  denildiğinde varolmanın ne demek olduğunu görmek, ve hayatta ancak bu şekilde huzurlu olabilmenin kastedildiğini düşünürüm. "Varolmak tecrübesi", işkence olmaktan ancak bu şekilde çıkabilir.









Powered by ScribeFire.



1 yorum:

ömer ölmez dedi ki...

güzel yazı ...