Çarşamba, Kasım 25, 2009

Saf varoluş, sadece varolmak

Mevlana bir küpten bahseder. Küpün içi boş ise suda yüzebilir aksi halde suya gömülür der. Küp ile insanı, su ile dünyevi telaşı benzeştirir. İnsan, içindeki dünyevi kaygıları boşaltmak zorundadır der.

Her ailede mutlak bir hayvan olmalı*. Ya da her çocuk hayvanlarla ilşkili büyütülmeli. Hayvanlardaki kendiyle barışık, huzurlu ruh halinin gözlemlenmesi mühimdir. Oldukça sakinleştirici olması yanı sıra insanın kendisini kıyaslamasına da imkan verir bu gözlem. Hayvanların bu kendine has normallikleri çoğu insanın servetle satın alamayacakları bir ruh halidir. Yukarıdaki küp örneği üzerine düşünüldüğünde, hayvan ile insan arasındaki yegane fark kendini açığa çıkarır; Hayvanlarda küp, neredeyse bomboştur. Onlar, sadece yapmaları gerekeni, yapmakla mükellef olduklarını icra etmek için savaşır, çırpınırlar. Ancak onların bizler gibi huzursuz, mutsuz, piiman ve karmaşık olduğunu söyleyebilir miyiz? Bunu bilemeyiz diyenler çıkabilir, ancak onları gözlemlemek sorunun cevabının zaten ortada olduğunu göstermektedir. Onlar boş bir küp ile huzurla su üzerinde yolculuklarını sürdürmektedirler. Her ne koşulda olurlarsa olsunlar.

Ancak insan, bunu başarmak için ciddi bir yönelim, odaklanma, ısrar ve disiplin ile, sağlam bir eğitim ile bu imkanı sağlamaya çalışmaktadır. Bir hayvanın sahip olduğu huzur ile insanın peşinde koştuğu küpünü boşaltma farkındalığı ve ardından gelecek olan çabası arasında çok büyük bir fark mevcut. Hayvan, bu kaygılardan ve bilinçten yoksundur. Bir hayvan küp, su ve suyun üzerindeki bu seyri ile alakalı bir bilincine sahip değildir ve bunun zevkinden ve acısından da mahrumdur. İnsan ise bunu bilebilen, hissedebilen bir yaratıktır. Farkedebilen ve o büyük hazzı yaşayabilendir.

İnsanın -hele hele günümüzde- küpü ağzına kadar doludur diyebiliriz. Ancak bunu boşaltmaları gerektiğini bilenler, boşaltmaya başlayabilenlerin hazzı, bu bilinç ve farkındalıktan mahrum bir hayvandan çok daha ötededir. İnsan denen yaratığın varoluş tecrübesinin seviyesi, kalitesi ve yoğunluğu işte bu nedenle çok daha yüksektir.

İnsan, bir hayvanı izlemelidir. Unun kaygısız ve olağan sudaki seyri gözlemlemelidir. Kendisini bununla kıyaslamalı ve kendisinde yüksek ihtimal göreceği seviyesizliği ve boşluğu farketmelidir.

İnsan farkedebilendir, hayvanlardaki erişilmez kendini bilme durum ve huzuruna yaklaşabilirse.



*Hayvanların kendi doğalarından uzaklaştırılmaları, kendilerini yaşama şanslarının ellerinden alınması bir tür zulümdür. Insan bu bencilliğe düşmeden, en uygun yöntemi bulabilecek zeka ve hassasiyete sahiptir. Bunun çok da başarılamadığının bir göstergesi olarak "pet shop" larda hayvan satışının durdurulmasının zorunlu bir insani görev olduğunu da ifade etmeliyim.